Kamuoyuna Duyurumuz

Taksim Dayanışması; yaptığı açıklamalar, yayımladığı bilimsel raporlar, topladığı onbinlerce imza ve kazandığı davalarla Gezi parkının çivi çakılamaz bir kent mirası olduğunu ispatlamış, Haziran direnişi ile milyonlarca yurttaş bu durumu tescil etmişti. Dünyada örneği az görülebilir bir biçimde ülkenin 80 ilinde milyonlarca yurttaş bu tartışmaya aktif müdahil olmuş, Gezi’de simgeleşen talepler üzerinden şehirlerinin caddelerini ve parklarını aylar boyunca demokrasi şölenine dönüştürmüştü.

Bu nedenle, hala Gezi parkı üzerinden provokasyon yapmak isteyenlere karşı, mimarinin ve şehir planlamacılığının bilimsel gerçeklerini benimseyen, hukukun defalarca verdiği kararları ve yaşanabilir kent talebini dikkate alan, bu ülkenin geleceğini, toplumsal barışını dert edinen, aklını ve izanını kaybetmemiş yurttaşlarına seslenmek istiyoruz!

Tarihin ileriye doğru yürüyüşünü durdurabileceğini düşünenlere, suyun tersine akacağına inananlara, rant ve siyasal ikbal uğruna gerilimden, çatışmadan medet umanlara karşı uyanık olalım.

Kavganın, ölümlerin, hakaretin, öfkenin olağan, makbul bir siyaset yapma yöntemi ve seçim yatırımı haline getirilmesine, Gezi parkının bu ülke yurttaşlarının kutuplaştırılacağı yeni bir araca dönüştürülmesine izin vermeyelim.

Haziran direnişi Gazi Parkında simgeleşen değerlerle ve tarihin ona yüklediği sorumlulukla üzerine düşeni yaptı. Bu ülkede, yaşamına müdahaleye, demokratik değerlerine saldırıya, kadınların aşağılanmasına, LGBTI bireylerin yok sayılmasına, dayanışma, paylaşım ve direnişle yanıt verdi. Rantın-talanın karşısına dikilecek milyonlar olduğunu ve bu mücadelenin tarihsel olarak haklı ve onurlu olduğunu herkese gösterdi.

Bu tarihsel gerçeklik, TOMA’larıyla, özel timleriyle gençlerin kurşunlanmasına niyetlenen bir kötülüğün “iş makinalarını ve çimento kamyonlarını” parka sokmasıyla değiştirilemez. Yani o iş bitti. Gezi Parkı tarihsel misyonunu tamamladı. Koca bir yaşama sahip çıkabilmek için öncelikle üç beş ağaca sahip çıkmak gerektiğini; kent yağmasına izin vermemenin özel yaşama müdahale edilmesine ses çıkarmakla eş anlamlı olduğunu; dereleri, çayları HES, her yeri maden ve taş ocağı; şehirleri beton yığınağı haline getirmeye çalışan rant siyasetine karşı çıkmanın yaşamsal olduğunu herkese göstermekle kalmadı, herkesle birlikte bunlara karşı direnmenin coşkusunu da yaşattı. Artık herkes biliyor. Kimisi farklı kaygılarla sessiz kalıp görmezden gelse de Gezi’de sahip çıkılan değerlerin karşısında insanlıkla örtüşmeyen bir anlayış çaresizlikle çırpınıyor. Sorunu ve soruyu çok basite indirgesek, milyonlarca insana Park mı Rant mı? diye sorsak hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun farklı yanıt vereceğini mi sanıyorsunuz? Bu ve benzeri soruları sordu Gezi süreci herkese ve alınan yanıt Gezi’nin tarihsel gücünü tescilledi. Bu nedenle Gezi’ye gelmemiş hatta siyasal kutuplaşmada, sandıkta Gezi’ye saldıranların safında yer almış ülkedeki milyonlarca yurttaşın bilincinde dahi Gezi’nin insanlık adına taşıdığı pozitif imajın ve kendisi için değil toplum için mücadele edenlere saygının izdüşümü var.

Buradan herkese bir kez daha açıklıkla ifade ediyoruz. Gezi Parkında simgeleşen mücadele ile baş edebilmeniz için planladığınızdan çok daha fazla “iş makinası ve çimento kamyonuna” ihtiyacınız olacak. Bu ülkede kaç lise, kaç üniversite varsa, deresine sahip çıkan kaç köy, bedenime karışma diyen kaç kadın, dilimi, kimliğimi, varlığımı inkar etme diyen kaç kürt varsa, inancımı sorgulama diyen kaç alevi, acımı reddetme diyen kaç ermeni, yönelimimi kabul et diyen kaç LGBTI birey varsa, o kadar Gezi Parkı çıkacak karşınıza. Bazen İstanbul’da bazen Diyarbakır’da bazen Artvin Cerattepe’de göreceksiniz Gezi’yi. Her yerdeyiz diyenlerin sözüne sadık kaldıklarını yaşayarak öğreneceksiniz. Liselerde sırtını döneni de olacak, üniversiteleri talancılara dar edenleri de. Bazen bir şarkının son nakaratı bazen bir filmin ilk sahnesinde karşılaşacaksınız. Gelmeyen turist için öfkelenen esnafın dükkan önünün Gezi Parkına ne kadar benzediğine şaşacaksınız. Ürününün karşılığını alamayan köylünün de kiralık işçi olarak köleliğe mahkum ettiğiniz işçinin de Gezi parkına uğramış olduğunun farkına varacaksınız. Kadınları söylemeye gerek yok. Her an Gezi parkında dönüyormuş gibi yaşadıklarını ve davrandıklarını herkes gibi zaten biliyorsunuz.

Çünkü Gezi Parkı Topçu Kışlası görünümlü rezidans ve alışveriş merkezi haline getirmek isteyenlerin iştahını kabartacak bir “kupon arazi” olmaktan çoktan çıktı. Hatta Gezi Park olarak bile tanımlanamaz artık. Binlerce beton bina ile kuşatılmış Taksim meydanı etrafındaki tek yeşil alan, gölgesinde oturabilecek ağaç barındıran tek park olduğu doğru. Ama daha büyük bir hakikati var artık o parkın. İnsanım diyenlerin görebilecekleri suretler, duyabilecekleri ağıtlar arasında, ondördünde, yirmi birinde toprağa düşmüş, oradaki ağaçlara cansuyu olmuş gençlerin anıtları duruyor o parkta.

Hangi partiden hangi inançtan olursa olsun. Yaratılan toplumsal kutuplaşmanın hangi tarafında saf tutuyor olursa olsun bu ülkede nefes alan tüm yurttaşlara, bu yazıyı okuyacak ve okuyamayacak herkese ulaşmasını istediğimiz kısa ve basit bir soru ile bitiriyoruz açıklamamızı…

Ve neyin korku neyin cesaret olduğuna karar vermesini istiyoruz herkesin…

Cesaret dediğiniz nedir?

Kim;
Hiç görmediği bir parktan yükselen özgürlük talebine ortak olmak için Eskişehir’in dar ve karanlık sokaklarında eli sopalı çakalların saldırısında canını veren Ali İsmail’den daha cesur olabilir ki?

Kim;
Kızılay meydanında kendisine doğrultulmuş silaha karşı bedenini siper eden Ethem’den, Geziye yürüyenlere yol açmak için otobana fırlayan Mehmet’ten, mafya bozuntularına direnen Hasan Ferit’ten, Jandarma kurşununa siper olan Medeni’den daha cesur olabilir?

Ya da;
Antakya sokaklarında geceyi sabaha çeviren Abdocan ve Ahmet’ten ve daha ondördünde Okmeydanı’ndaki ekmekle Gezi parkının güllerini bedeninde buluşturan Berkin’den daha cesur olanını tanıyanınız var mı?

TAKSİM DAYANIŞMASI